ÜÇ KARDEŞ
Çok uzak diyarlarda güzel mi güzel tüm halkların özendiği, tüm kralların gıpta ettiği bir krallık hüküm sürermiş. Bu krallığın başında çok güçlü bir kral varmış. Gel zaman git zaman bu kral dermansız bir hastalığa tutulmuş ve krallığını üç oğlu arasında paylaştırmayı kafasına koymuş. Hastalığının ilerlediği günlerden bir gün oğullarını yanına çağırmış. Onlara hastalığının durumunu anlatmış. Oğulları endişeye kapılmış. Her biri göz yaşlarına boğulmuş. Babaları ise krallığın geleceğini düşünmüş. Bu yüzden krallığı üç oğluna eşit bir şekilde dağıtmış. Bunun sonucunda büyük oğul alınmış ve isyan etmiş. O tüm toprakların sahibi olmak istemiş ve krallığı terk etmiş. Bunun kendine yedirememiş. Kaçmış, koşmuş çok uzaklara. Çareyi büyülerde aramış. Aradığı büyüleri bir büyücüde bulmuş. Onun tek istediği babasın ona karşı davranışlarının değişmesiymiş. Bunun karşılığında cadıya kraliyet madalyonunu hediye etmiş. bununla birlikte cadı büyü yapmaya başlamış. Dağlara koşmuş. Bulunmaz bitkiler, gidilmez yerler, sevilmez renkler bulmuş.Hepsini karıştırmış. Biraz un, biraz yumurta, biraz büyü... Artık hazırmış büyülü kek. Cadı bu keki sahibine teslim etmiş ve sabahın ilk ışıklarının denize vurduğu an kekten bir ısırık almasını söylemiş. Genç adam sabahın ilk ışıklarını sabırsızlıkla beklemiş ver kekten koca bir ısırık almış. Bir anda etrafını masmavi ışıklar sarmış. Işıkların göz alıcı parıltısı söndüğünde kendindeki değişime inanamamış. O artık bir yarasa olmuştur. Büyü ters tepmiş ve küçücük bir yarasaya dönüşmüştür. Kendindeki bu inanılmaz değişimi görünce çok sinirlenen genç adam hemen cadıyla karşılaştıkları yere gitmiş. Fakat cadı artık orada değilmiş sadece yerde bir kaya parçasına bıraktığı notu bulabilmiş. "Bu büyü suçlu olan kişiyi değiştirerek cezalandırır. Bu yüzden suçluyu ve suçsuzu iyi ayırt etmelisin." yazıyordur. Bu notu genç adam okuduğu zaman çok sinirlenir ve dünyası başına yıkılır. Hayatı boyunca bir yarasa olarak kalmak zorundadır. Genç adam ne yapacağını bilemez. Çaresizlik içinde kendine sığınacak bir mağara aramaya başlar. Mağara ararken etrafta bulunan yırtıcı hayvanlar ona saldırmaya çalışır ve en sonunda kaçarak bir ağacın tepesinde uyumaya karar verir. Gece boyunca başına gelen husumetleri düşünür ve bütün bu olaylarda tek suçlunun kendisi olduğunu anlar. Genç adam bunu anlar anlamaz içini iflah olmaz bir suçluluk duygusu kaplar. Çok pişman olur ve bu huzursuzluk içinde uykuya dalar. Sabah uyandığında ağaçtan yavaşça yere iner ve yere adımını bastığı anda etrafında mavi ışıklar yeniden parlamaya başlar. Bir anda insana dönüşür ve etrafında bir ses yankılanmaya başlar. "SEN HATAYI KENDİNDE ARADIN,YAPTIKLARINDAN PİŞMAN OLDUN ARTIK BU BÜYÜNÜN ETKİSİ GEÇMİŞTİR.".Genç adam bütün bu olanlara çok sevinir ve hemen krallığın yolunu tutar. Eve döndüğünde bütün kardeşlerinden ve babasından özür diler. Yaptıklarından dolayı çok pişman olduğunu söyler. Babası ve kardeşler onu hiç düşünmeden affeder. Babasının hastalığı da günden güne düzelmeye başlar. Hep birlikte sonsuza kadar mutlu yaşarlar.
Şimal GÖKCÜ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder