Örümcek Ağındaki Bağıntı
Gençlerin mesleki eğitimlerini sınama yanılma ve tecrübe etme yoluyla değilde yazınsal olarak öğrenmesi iş istihdamına katılmaya bir engel olmuş ve iş verimliliğini azaltmıştır. Gençlerin yapmak istedikleri meslekleri yaşayarak hata yaparak öğrenmeleri her geçen gün kendilerine ve mesleklerine bir şeyler katması demektir. Hukuk fakültesini okumuş bir gencin iş bulamadığı- ya da iş beğenmediği -için işsiz kalması ve bu yüzden eğitimini aldığı alan dışında her türlü işi yapmaya hazır olması ve yapması ülke ekonomisini 10 yıl geriye taşır çünkü işin akademik yönünü bilen kimseler yani işin ehlileri vazifelerinin başında değil çok ayrı alanlarda çalışmaktadırlar .Köylerden şehirlere karşı olan nüfus alışverişi günümüzde artmakta ve devam etmektedir. Şehirlerde buna paralel olarak bina yapma gerekliliği doğar ve konut talebi artar bu yüzden şehirler her yanımızın duvar olduğu küçük kutucuklara dönüştürür. Konut talebinin diri tutulması emlak fiyatlarının konut sahiplerinin elinde birer oyuncak olmasının sağlayacaktır. İnsan varlığının ilk anlarında dahi bir sığınağa ihtiyaç duymuştur. Kendini somut anlamda güvenceye alan insan geleceği hakkında endişe duymuş ve geleceğini de güvene almak istemiştir bu yüzden soyunu devam ettirmiş ve aile kavramını oluşturmuştur. Aile ve konut birbirini tamamlar. Bir konut ailesiz ıssızdır bir ailede konutsuz başıboştur. Aile, aile bireylerinin eğitim düzeylerinde ve bireylerin meslek seçimlerinde önemli rol oynar. Kişi edebinde ve ahlakında büyüdüğü çevreyi temsil eder yani en yakın çevresi kendi küçük evreni olan ailesini. Eski müslüman düşünürler ahlakı aile ile bağdaştırmışlardır. Ailesinin edep ve ahlakının güzel olduğu bir bireyin edepsiz biri olması pek beklenemez ama tabii alimden zalim zalimden alım doğabilir. Şöyle bir düşünürsek de hayatının en az 18 yılını doğru fikirler etrafında geçiren doğru kimseler ile geçiren bir kişi nasıl olurda bu etkenlerden etkilenmez özellikle 1. sınıf öğrencilerinin hal ve tavırlarından nasıl bir aile yapısına sahip olduklarını yada nasıl bir çevrede büyüdüklerini kestirebiliriz çünkü bu çocukların çevreleri kısıtlıdır ve yaptıkları davranışlar çevrelerinin birer yansımasıdır. Ülkemizdeki o kadar dert arasında bekarlıkta vardır. Aile bireyin ahlak çerçevesinde karakterini yontuyor iken bekar kalmak bu olgudan bireyi uzak tutar. Bireyin ev ve aile sahibi olmak adına üniversiteyi bir çözüm yeri olarak görmesi nüfusun fazla olduğu yerlerde-şehirlerde- üniversite sayısının artması bulunan mekanın değerini pahalılaştırmıştır tabı İstanbul'un taşı toprağı altındır gibi ifadelerin kullanılması bu sözün somutluğundan ve gerçekliğinden değil şehrin bulundurduğu-üniversite, kütüphane, cami gibi - mekanlardandır. Annemin her zaman kullandığı bir söz vardır ''Bu İstanbul insanı yer bitirir yutar da haberin olmaz ne kadar da doğru değil mi? Köyden kente Mehmet oğlu Ali olarak gelip bu sıfatta kalabilmekte ne zordur. 20 milyon kişi içinden bir hiç olmak istemiyorsanız sıradan olmamalısınız çünkü hayat sıradan ve güçsüzleri acımadan siler. İnsan fıtratından gelen cazibeye kapılma arzusu insanı kent yaşamında da arkasından sürükler ve insanın istekleri maddi gücünü geçer. Kenti genişleten üniversite alanları beraberinde taşıt ihtiyacını arttıracağından otomobil satışlarıda artacaktır. Artan otomobil trafık demektir. Zamanla şehir hayatındaki trafikten sıkılan insanlar köylere geri dönünce birikimlerini taşıt ve konuta adayacaklar ve bu kimseler bu döngü içerisinde hayatlarını devam ettirecektir bu devamlılık kişilerin günlerini, yıllarını çalar. Kişi tanrının ona lütfettiği zamanı zevklerine köle eder.
İLKNUR PALABIYIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder